Arayan Bulur...

Bursa Uludağ'a Yolculuk - Yeşil Bir Macera... (Bölüm 1)

gezgin ile ilgili görsel sonucu

Sabah kalktığımda içimde yoğun bir sıkıntı vardı. Arkadaşımı aradım ve aynı sıkıntıdan onun da muzdarip olduğu anladım. Ne yapacağımızı düşünürken birden aklımıza orman kampı yapma fikri  geliverdi. Hemen en erken otobüslere baktık ve çantamızı hazırlayıp yola koyulduk. Yola çıktığımızda ikindi vakti olmuştu. Bayramiç'ten Ezine'ye geldik ve oradan da Bursa otobüsüne atlayıp yola koyulduk.


Bence en güzel kamp birden kararlaştırılıp yola çıkılan, problemleri arkada bırakıp adım atılandır. Çünkü önünüzdeki tek engel kapının eşiğidir, onu da aşınca gerisi özgürlük...

Neyse Bursa'ya gece vakti vardık. Vardık da bizim kalacak bir yerimiz yoktu! Biz de Bursa Otogarı'ndaki banklara uzanıverdik. Ama bir sorun vardı, yeni bir yeri gezme heyecanından mıdır yoksa yerimizi yadırgamaktan mıdır bilmem bir türlü uykuya dalamıyorduk. Neyse sonunda biraz uyuyabildik. 

Sabah bizi güvenlik güvenlik görevlisi uyandırdı. Hemen kalkıp yüzümüzü yıkadık. Artık büyük gezi için hazır ve nazırdık. Heyecanla 4 TL'ye otobüs bileti alıp (Bursa'da ulaşım çok pahalı maalesef) merkeze geçtik. Kurt gibi acıkmıştık ve hemen bir pastaneye giderek karnımızı doyurduk. Artık karnımız tok, sırtımız pekti. 





                                

Merkez'deki tarihi yerleri gezdik. Tarihi Ulu Cami'yi ziyaret ettik, eski bedesten çarşılarında turlayıp tarihi İpek Hanı'nda çayımızı yudumladık. Ulu Osmanlı Padişahları'dan Osmanlı'nın kurucuları Osman Gazi ve Orhan Gazi'nin türbelerinin bulunduğu tarihi Tophane Parkı'nı da turladık. 








Böylesi yemyeşil bezenmiş ve tarihiyle içselleşmiş bir şehrin halkının da ne kadar güzel insanlar olduğunu keşfettik. Yolda yürürken kitap okuyarak yürüyen bir amcaya rastgeldik. Amcayla güzel bir hasbihalin ardından Somuncu Baba'nın Fırını'na doğru yola koyulduk. Ama ne yoldu be arkadaş... Çık çık bitmeyen uzun ince bir yokuş... Neyse sonunda tam vardık derken bakımda olduğunu öğrendiğimizde daha bir hüsrana uğradık. 




Tattığımız hüsranın üzerine Bursa'nın meşhur "İskender"i iyi gider dedik ve karnımızı bir güzel doyurduk. Ardından BİM'e gidip 1 haftalık yiyeceğimizi de aldık. İskenderi yediğimiz yerden yol tarifi alıp Uludağ'a çıkacağımız teleferiğe giden otobüslere bindik. (Bir 4 TL bilet daha, bu ne pahalılıktır arkadaş...)



Teleferiğe geldiğimizde ekmek almayı unuttuğumuzu fark edip bir fırına girdik. Ardından teleferiğe bilet aldık (öğrenci 20 TL) ve heyecanla sıraya girdik. Ortalık Arap kaynıyordu (Genelde Araplar yeşilliğin bol olduğu yerlere geliyorlar, napsınlar her yer çöl adamlarda...). Teleferiğe bindik ve nefes kesici bir manzarayla nefesimiz kesildi. Uzun ve bir o kadar da zevkli bir teleferik yolculuğunun ardından 1650 rakımdaki Uludağ Sarıalan'a vardık.

Merak Etmeyin, Devam Edecek... 
Paylaş:

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Ben Kimim?

Gezmeyi ve keşfetmeyi hayat felsefesi haline getirmiş bir gezgin, kaşif, maceracı, yazar ve PDR öğrencisi...

Kısacası delidolu bir gezgin...

Google Plus'ta Takip Et


Instagram'da Takip Et

Takip Et